22 Aralık 2010 Çarşamba

Maliyeti düşük, getirisi büyük...

    
      Ne kadar güzel bir başlık değil mi? Kim istemez ki böyle birşeyi. Maliyeti çok düşük  fakat bunun karşılığında getirisi çok büyük olacak. Böyle bir şey var mıdır diye düşünmeyin. Çünkü hepimizin sahip olduğu bir şeyden bahsediyorum aslında. Kullandığımız sözcükler!

    Hal Urban bunu keşfedip yazmış bizlere. Kitabın adı: Olumlu Sözcükler Etkili Sonuçlar. Hemen bir kişisel gelişim kitabı olarak düşünmeyin çünkü normal kişisel gelişim kitaplarından çok üst düzeyde sizi içine alıp "geliştiriyor". Bir insanın sözcükler sayesinde nasıl yükselip büyüdüğünü ya da bunun tam tersi olduğunu görüyoruz. Yazar olumsuz yönleri anlatmaktan pek memnun değil bize genelde olumlu tarafını göstermiş. Ama biraz ders almamız ve birşeyleri anlamamız için olumsuz bir bölümde ayırmış bizler için.

   Hiç düşündünüz mü gün içinde söylediğiniz sözcükler sizleri ve çevrenizdekileri nasıl etkiler. Ya da sözcüklerin sizi aslında nasıl da iyileştirdiğini. İlk başta düşünelim diye yazar bizlere sözcüklerin ilk öneminden bahsediyor. Konuşma dilinin bulunmadığı ilk çağlarda insanların yaşadığı zorluklardan. Düşünsenize eğer dil olmadan rahatça anlaşabilseydik neden insanlar duvarlara resimler ya da değişik sesler çıkartma ihtiyacı duydular? Çünkü onlar, dil olmadan anlaşılamayacağını daha dilin anlamını bile bilmeden ilk zamanlarda anlamışlar ve bu yüzden bu yöntemleri bulmuşlar. Ve böylece çıkan resimler değişik harfler bizleri bu güne kadar getirip iletişimimizin son noktalarına çıkartmıştır.

    Evet dili bulduk, sözcükler ağzımızdan dökülmeye başladı. Fakat bunları nasıl kullanabileceğimizi bulabildik mi? Hala ne kadar zor bir iş yaptığımızın farkına varmadan harcıyoruz güzel kelimelerimizi. Onları yerlerinde kullanmayarak ziyan ediyoruz belki de. Aslında sözcükler hayat bile kutarır. Bunun için çok güzel örnekler var kitapta ve bir örnek de yazarın kendisinden. Aslında düşününce bizim de ne çok örneklerimiz var. Tam en kötü anlarımızda, herşeyin bittiğini düşündüğümüz anlarda birde başkasından bir söz duyarız ve bize güç verir. O bize inandığını anlatır, biz de bu sayede kendimize önemli olduğumuzu fısıldarız içten içe. Çünkü karşı taraf başarmıştır, sözcüklerini iyi seçmiştir. Çünkü sözcükler tercihlerdir.

    Konuşurken tercih yaptığımızı bilmeden konuşuyoruz. Ama içimizde sürekli bir tercih telaşı var farkında olmadan. Ve bu tercihleri eğer doğru yönde yaparsak bizi ve çevremizdekileri güçlendiriyor ve her zaman iyi hissettiriyor. Yaptığınız yanlış tercihler de olmuştur. Şimdi bir düşünün farkına varmadan acaba kaç kişiyi kırdınız. Düşünmeden konuştuğunuz için kimleri üzdünüz istemeyerek. Ya da aynısını size yaptılar. Eminim çoktur. Ve hepsinin bir nedeni var o da yanlış seçilmiş sözcükler.

    Peki insanlara bu kadar sözcük kullanmadan önce yaptığımız çok büyük bir şey var. O da selamlaşmak. Çoğumuzun kaçtığı, yapsak da geçiştirmek için kullandığımız selamlaşma. Kitapta etkili selamlaşmanın ve gerektirdiklerinin önemlerini açıklamakta. Mesela benim en dikkatimi çeken şey birine selam verirken ona ismiyle hitap etmemiz gerektiği oldu. "merhaba merve"  ne kadar da bana özel biz söz değil mi? Bana yapılan bir selamlaşma olduğunu nasıl da iyi ifade etmekte bu cümle. Sizde deneyin görüceksiniz ki kendinizi ve karşınızdakini daha iyi hissettirecektir.

   Bunlardan sonra insanlarla konuşmalarımızda onları yüreklendirip olumlu yönde etkileyebildiğimizi görebilmemiz gayet güzel olacaktır. Özellikle çocuklar üzerindeki etkisi çok büyük. Onların gelişme çağlarında yaptıkları şeylerin karşısında sözlediğimiz sözcükler, bu davranışlarının devamlılığını ya da sona ermesini sağlar. Çocuklar sadece yaramazlık yapmazlar. Hepimizden daha da yaratıcı bir kişiliğe sahip olurlar. Bu yaptıklarını küçümsemek yerine ya da büyütebiliriz. Onların gelişmesi olumlu yönde etkilenecektir.

   Bu olumlu verdiğimiz mesajların bir de tam tersi var. Aşağılamak, küfür etmek, küçük görmek ve bunların nicesi. Kitapta yazarın yaptığı araştırmalarda göreceksiniz ki olumlularla aralarında ki fark okurken bile sizin canınızı sıkıyor. Dediğim gibi sadece okurken. Bir de duymak aslında ne kadar da kötü. İnsanların güvenlerini kırmak sadece onlara değil herkese zarer verir. Evet "zarar vermek". Olumsuz sözcüklerin yaptığı şey tam da bu "zarar vermek". Belki de insanların hayatını tamamen etkileyen zararlar... Çünkü söylenen sözcükler içimiz de kalırlar, hem de ömrümüzün her anında ortaya çıkmak için pusuya yatarak kalırlar.

   Bildiğimizi sandığımız ama gerçekten sandığımız sözcüklerin çok ama çok farklı bir yönünü anlatan bu kitap hepimizin okuması, anlaması içimizde öğütmesi ve uygulaması gereken bir kitap. Yaşamı değer kılan sözcüklerin nasıl da büyük getirilere sahip ve nasıl da etkili birer kavram olduklarını çok net görebiliriz. Ben az da olsa farkına vardım, sizlerin de getirileri büyük "işler" yapmanız dileğiyle :)

11 Aralık 2010 Cumartesi

Seçimlerimizin maliyetleri

       Herşeyin bir bedeli vardır derler. Gerçekten çok doğru bir laf etmişler, çünkü dünyadaki herşeyin bir bedeli var. Maddi açıcan bedava sandıklarımızın bile. Çünkü bedel kavramı sadece "para" karşılığında değil hayatımızda. Bir çok manevi bedel de ödemekteyiz. İşte bu bedel ödeme ya da başka bir şekilde seçim yapma olayına iktisat bilminde "fırsat maliyeti" demekteyiz.
    
      Fırsat maliyetini iktisat içinde yorumlarsak, şirketlerin mal üretiminde bir malın birimini arttırmak için diğer maldan karşılığındaki değer kadar vazgeçilmesi demektir. Yani bir seçim yapıp diğerinden vazgeçmemiz gerekmektedir. Aynı hayatımızda yaptıklarımız gibi. Her zaman diyorum zaten, insanlar da bir şirkettir, bu konuda da bunun bir kez daha doğru olduğunu görüyoruz. Biz de hayatımızda seçimler yaparken karşımıza çıkan fırsatlar arasında karar vermek zorunda kalıyor ve bir tanesini seçiyoruz. Peki o geride bıraktığımız, vazgeçtiğimiz fısrat ne oluyor? Adı üstünde fırsatın maliyeti oluyor.


     Fırsat maliyetini yanda görmüş olduğunuz grafik üzerinden anlatmaya çalışacağım. Öncelikle kendi çizmiş olduğum grafiğin basitliğinden dolayı üzgün olduğumu belirtmek isterim. Gördüğünüz gibi 2 tane mal bulunmakta A ve B malları. A malından 10 birim ürettiğimiz zaman B malından 15 birim üretmekteyiz. Daha sonra A malının ürterimini arttırmak istediğimizde, 20 birim üretime geçtiğimizde B malı üretimimiz 10 birime düşmekte yani B malında 5 birim fırsat maliyeti olmaktadır. A malından 30 birim ürettiğimizde de B malının 5 birime dümeside aynı olaydır.

      Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü, İktisadi Gelişme ve Uluslararası İktisat Anabilim Dalı Öğretim Görevlilerinden Prof. Dr. Utku Utkulu'nun fırsat maliyeti hakkında verdiği güzel bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Bedava öğle yemeği yoktur diyor hocamız. Arkadaşlarımızın ya da başka birinin bize ırmarladığı her hangi bir şey örneğin yemek, bizim bedava yediğimiz bir yemek değildir. Çünkü aslında hiç birimiz farketmesek de, insanların sahip olduğu en değerli şeyden vazgeçiyoruz. Zamandan. O, zaman diliminde başka bir şey yapabilme imkanımız varken, biz öğle yemeğini seçmiş oluyoruz.
 
      Anlayacağınız "fırsat maliyeti" bu kadar içimizde olan bir iktisadi terim. Ve büyük seçimler yaparken bu maliyetin ne kadar önemli olduğu da kaçınılmaz bir sonuç. Çünkü başlarken yazdığım söz bir şarkının içinde de yer alıyor ve şarkının başında "son pişmanlık neye yarar" denmekte. İleride gereksiz ve bizleri perişan eden bir duygu olan pişmanlığı kimsenin yaşamamsı için seçimlerimizi çok dikkatli yapmalıyız ki bize yarayabilecek birşeyler olsun sonrasında. Hayatımızda her zaman fırsat maliyetimizin bizleri üzmemesi dileğiyle:)

2 Aralık 2010 Perşembe

Sosyoloji + Psikoloji =

     Cevabı hemen geliyor: Sosyal Psikoloji. Sosyal psikoloji hem hayatımızdaki diğer insanlara olan davranışımızı hem kendimizi tanımamız için bize yardımcı olabilecek bir davranış bilimidir. Aslında tanımı bir çok kişi tarafından farklı yapılmaktadır ama en çok kullanılan ve en kısa olan tanımı Sosyal psikoloji, toplumun içindeki bireyin davranış bilimidir diye bilinmektedir. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünün anadalı olan Çalışma Psikolojisinin önemli bir dersi olarak da işlenmektedir.
   
     Sosyal psikoloji bireyi iki türden incelemektedir. Birinci olarak ilgilendiği konu Psikolojik Sosyal psikolojidir. Burada kişiyi içten dışa doğru yani kişiden çevreye doğru incelemeyi öngörür. Diğer türü olan Sosyolojik Sosyal psikoloji ise, bireyi dıştan içe doğru yani çevreden kişiye doğru inceler. Bu iki inceleme türünden de anlayacağımız üzere birey, birey olurken çevresinden ektilenmesiyle davranışlarını belirler. Sosyal psikologlar bunları araştırıken bir çok deney ve araştırmaya başvurmak zorundalardır.

     Bu deney ve araştırmalar; laboratuvar deneyi, alan deneyi, doğal deney, alan araştırması, survey ve arşiv araştırmasıdır.Bir çok insanın ve olayın kısacası insanların olaylar karşısındaki davranışlarının inecelendiği bu deneylerin ilginç ve insanlar hakkında şaşırmamıza neden olay farklı sonuçlarla sonuçlanması mümkündür. İlerideki yazılarımda sizlere bu yapılan deneylerle ilgili örnekler sunacağım.

    İnsanların toplum içinde sergiledikleri ve topluma uyum olarak nitelendirilen itaat, özdeşleşme, benimseme gibi kavramlar Sosyal psikolojinin insan davranışlarını incelemesindeki en büyük yardımcı davranışlardır. Örnek olarak bir grup içinde doğru olmadığını bildiğimiz halde bize söyleneni yapıyorsak bu itaat etmemiz demektir. Eğer doğru olduğuna inanıp yapıyorsak benimseme, kişileri sevdiğimiz veya hayran olduğumuz için onlara uyuyorsak bu da özdeşleşmedir. Gördüğünüz gibi bu üç olayda da çevremizin bize büyük bir etkisini görmekteyiz. Tabii bunların tam tersi de olabilir.

     Özellikle bu devirde çevrenin insan üzerinde eskisinden daha fazla etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. İnsanların dünyanın öbür ucundaki insanlarla bile istediği an iletişim kurabilmesinin mümkün olduğu, televizyon dizilerinde bir çok değişik hayatı ve kültürü izlediğimiz bu devirde kendi kişiliğimizi ve davranışlarımızı oluştururken çevreden daha fazla etkilendiğimiz bir gerçek. Hele ki Türkiye'nin toplumcu bir kültüre yani gelenek göreneklere büyük önem verilen, ahlaki kuralların "ben" merkezli değil de "toplum" merkezli
olduğu bir ülke olması Sosyal psikolojiyi ülkemizde çok daha önemli kılmaktadır. Ülkemizdeki toplumsal sorunların çözümü için Sosyal psikolojisi göz önünde tutmak çok ama doğru bir karar demektir. Ayrıca sadece Türkiye gibi kültürel toplumlarda değil, gelişmiş batı ülkelerindeki bireyci toplumlarda da bireyin bu çevre yapısından dolayı çok daha farklı davranışlara sahip olduğunu görerek, böylece bu farklılıktan dolayı çevrenin birey üzerinde ne kadar etkili olduğunu çok rahat görebilmemiz mümkün.

    Sonuç olarak birey olmamızın en önemli nedeni çevremizdeki bireylerdir. Başka insanlar olmasaydı biz benliğimizi hiç bir zaman bulamaz ve onun farkına varamazdık. Bu yönde kendimiz hakkında bize bir çok bilgi sunan Sosyal psikoloji, bence herkesin incelemesi gereken bir davranış bilimidir. Hem çevrenizi hem de çevreniz içindeki kendinizi tanımanız için size açılan büyük bir kapı. Hepimizin bu kapıdan doğru bir şekilde girmemiz dileğiyle...